bu gün allah için ne yaptın
selamün aleyküm arkadaşlar sitemize hoş geldiniz.

üye olmak ücretsizdir..

üye olmak istemezseniz ZİYARETCİ DEFTERİ ne görüşlerinizi belirtiniz


Join the forum, it's quick and easy

bu gün allah için ne yaptın
selamün aleyküm arkadaşlar sitemize hoş geldiniz.

üye olmak ücretsizdir..

üye olmak istemezseniz ZİYARETCİ DEFTERİ ne görüşlerinizi belirtiniz
bu gün allah için ne yaptın
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Saat
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» ENES SU ARITMA SİSTEMLERİ FARKIMIZ……...KALİTEMİZ……...
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Icon_participatePerş. Mayıs 05, 2011 8:50 am tarafından Admin

» AGLAYAN BIR COGRAFYA....
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 11:00 pm tarafından Admin

» YALAN ve DOĞRU
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:59 pm tarafından Admin

» ŞEFAATÇI OL YA RESULALLAH
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:59 pm tarafından Admin

» GÖNÜL
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:59 pm tarafından Admin

» bremen bilali habesi camii
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:58 pm tarafından Admin

» GÜL-Ü MUHAMMEDİ
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:58 pm tarafından Admin

» HAZRETİ MUHAMMEDİN HAYATI (s.a.v)
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:58 pm tarafından Admin

» RAMAZAN MANİLERİ
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:57 pm tarafından Admin

En iyi yollayıcılar
Admin
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Vote_lcapULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Voting_barULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Vote_rcap 
admin2
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Vote_lcapULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Voting_barULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Vote_rcap 
LorDFikreT
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Vote_lcapULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Voting_barULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Vote_rcap 
Sessiz
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Vote_lcapULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Voting_barULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Vote_rcap 
Aq0n
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Vote_lcapULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Voting_barULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Vote_rcap 
bLuE
ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Vote_lcapULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Voting_barULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Vote_rcap 

NAMAZ VAKTİ,

ULEMANIN GÖZÜYLE SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ

Aşağa gitmek

ULEMANIN GÖZÜYLE  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ Empty ULEMANIN GÖZÜYLE SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ

Mesaj tarafından Admin Cuma Haz. 18, 2010 9:41 pm

Üstad Bediüzzaman Said Nursi

Süleyman efendi’nin yakın talebelerinden muhterem Mehmed Emre hocaefendi anlatıyor: “Sivrihisar’da vazifeye başladığım sırada ziyaretime gelen Emirdağ Müftüsü Mehmet Oral’a iade-i ziyarette bulunmak üzere Emirdağ’a gitmiştim. Bahsi geçen zat beni birkaç gün misafir etti.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin bu ilçede bulunduğunu öğrenince Kur’an Kursu öğreticisi Hafız İbrahim ile birlikte üstadı ziyarete gittik.Bu muhterem zatın ikamet ettiği ev, Kur’an Kursu’nun tam karşısındaydı.Sokak kapısından içeri girince elle yazılmış bir kağıdın kapısının arkasına raptedildiğini gördüm. Ve merak saikasıyla yaklaşıp okudum.

Üstadın ifadesiyle kaleme alınmış bulunan yazıda şöyle deniyordu: “Ben yaşlı ve hasta bir Said’im. Beni ziyaret etmek isteyenler kitaplarımı okusunlar.Böylece daha çok istifade ederler.”

Üstad Hazretlerinin hizmetinde bulunan Zübeyr, bizi görünce aşağı indi ve maksadımızı öğrenince kapının arasındaki kağıdı gösterdi. Ben “O yazıyı siz gelmeden önce okudum. Buna rağmen ziyaret etmek istiyorum. Kabul etmezlerse geri gideriz” dedim. Yukarıya gidip geldi ve üstadın huzuruna kabul edileceğimizi haber verdi, sevindim.

Odadan içeri girdiğimizde üstad,oturmakta bulunduğu karyolanın üzerinde iki dizi üzerine gelerek boynuma sarıldı. Ben de elini öpüp oturdum. Said Nursi hazretleri kendine mahsus şivesiyle ;
“Müftü deyince yaşlı,ihtiyar bir kimse tasavvur ediyordum. Sen gençmişsin. Kimde okudun?” dedi. Ben: “Süleyman efendi hazretlerinde” cevabını verdim. Bunun üzerine; Üstad, “Ben kendini görmemişem. Fakat manen tanırım. Ulema-i su İslam dininin şerefini ayak altına düşürdüler. Fakat o bunu minarenin şerefesi gibi yükseltti. Onu ve talebelerini okuduğum evradın sevabına ortak kılıyorum.” dedi.

Pırıl pırıl parlayan gözleri,zekasındaki fevkaladeliği yansıtmaktaydı. Bakışlarındaki maveralara uzanan bir ruh hasleti müşahede olunuyordu. Kemalatını aynelyakin müşahede ederek yarım saat kadar huzurunda bulunduktan sonra duasını ve müsaadesini talep ederek ayrıldım.”

(Mehmed Emre-Hatıralarım.s:55-56-Erhan yay.)

Bediüzzaman’ın talebelerinden Mustafa Sungur şöyle bir hatıra nakletmektedir:

“16 Eylül 1959 tarihiydi. Bediüzzaman Hazretleri aniden şiddetle rahatsız oldu. Bu rahatsızlığı üç gün devam etti. Gazete okumadığından ve radyo dinlemediğinden hâl-i âlemden haberi yoktu. Üç gün sonra İstanbul’dan Rüşdü Bey isimli talebesi geldi. Onu görünce hemen ahvâl-i âlemden ve İstanbul’da ne olup bittiğinden sordu. O da “Üstadım, Süleyman Efendi vefat etti” deyince, üstad birden kalkarak “Kardeşim, Şeyh Süleyman mı? Şeyh Süleyman mı?” diyerek dikkatle sordu. “Evet üstadım, Şeyh Süleyman” deyince Bediüzzaman şöyle dedi: “Kardeşim ne zaman vefat etti?” Bu soruya verilen cevap bizi daha da hayrete düşürmüştü. Zira tam vefat ettiği saat Bediüzzaman hastalanmış ve bu manevi elemi hissetmişti. Bediüzzaman, devamla
“Kardeşim, Allah rahmet eylesin, Allah rahmet eylesin, mübarek veli bir zattı, mühim hizmetler ifa etti. Allah rahmet eylesin.”

(Prof.Ahmed Akgündüz-Arşiv belgeleri ışığında Süleyman Hilmi Tunahan-Osav yay.)

Süleyman efendinin bendelerinden Arif Hikmet Köklü beyefendi 14.09.2001'de şu enteresan hatırayı anlatmışlardır;
"Bazı kimseler Bediüzzaman Said Nursi aleyhinde neşriyatta bulunuyorlardı.Onların tesirinde kalarak Şeyh Süleyman efendi hazretlerine "Biz Said Nursi'yi nasıl bileceğiz?" diye sordum. "Bu Bediüzzaman hazretleri Türkiye'de en sevdiğim zattır" dediler.Yanından bir zat çıkıyordu,onu kast ederek "Siz gelmeden önce bir zat gelmişti. Said Nursi hazretlerinin yanından gelmiş ve sohbetinde bulunmuş. Sohbette bizim bahsimiz olmuş.Ayağa kalkarak: "Ne kadar sevap kazanmışsam yarısını Şeyh Süleyman efendiye veriyorum" dediğini bize nakletti. Biz de o zata dedik:"Biz de bu güne kadar sevap ve hayır namına ne kazandı isek hepsini Said Nursi hazretlerine hediye ediyoruz. Bunu kendisine bildirirsiniz."

...Yine Arif beyin nakline göre Süleyman efendi şöyle buyurmuş: "Said Nursi'ye makamını bizzat Resulullah vermiştir.En yüksek dereceye çıkmıştır.Hz.Allah'ın ilham ettiği şekilde yazacak,onun hizmeti de öyle..."

...Halen Hollanda'da bulunan Abdullah Tekin hocaefendi de şöyle bir hatıra naklediyorlar: "Risale-i nurları okumakla birlikte çeşitli hocaefendilerimizden dersler de alıyorduk. Hacı Süleyman efendi hazretlerinden de uzun zaman ders aldık. Merhum bizim nurlarla irtibatımızı biliyordu.Bir gün yakın talebelerine; "Bediüzzaman Hazretlerinin talebeleriyle aranızda zerre miktar bir ihtilaf çıkarırsanız huzur-u ilahide iki elim yakanızdadır...Abdullah evladımız iki yerden feyiz alıyor.Bediüzzaman hazretleri o vazife ile tavzif edilmiş, biz de bu vazife ile tavzif edilmişiz." buyurdu.

M.Fethullah Gülen Hocaefendi:

Hocaefendi bir makalesinde Süleyman efendi' için şunları yazmaktadır:
"Silistre'de soylu bir ailenin çocuğu.. Hoca oğlu hoca.. Rûhî zenginliğini İstanbul âfâkının irfanıyla kıvamına getirince, ciddî bir vefa hissiyle maskat-i re'si olan beldeyi müderrislikle
kucaklar.Onunla alâkalı derin bir beklenti içinde bulunan aile fertleri,etrafını saran talebe, dost ve kardeşlerinin sadâkat ve vefâsında onun misyonunu ve yarınlarını görür, talihlerine tebessümler yağdırırlar.

Süleyman Efendi, aksiyonu önde, eşine ender rastlanır yorulma bilmeyen bir mücâhede insanıdır. Hayatı boyunca, ehl-i sünnet ve'l-cemaat düşüncesinin sadık ve kararlı bir müdâfii olarak yaşamış.. dinî duygu ve dinî düşüncenin üst üste sarsıntılar yasadığı bir dönemde "sath-ı mücadele" demiş; dinî düşünce ve tarih şuurunu bir kanaviçe gibi kullanarak, ruhumuzun dantelsini örmüş.. bir baştan bir başa ülkenin her yanında açtığı kurslar, yurtlar ve pansiyonlarla gönüllerimize varlığımızın esaslarını duyurmaya çalışmış.. ruhların ve ruhânilerin tayerân ettiği âleme yürüyeceği âna kadar da, bu misyonunu edadan geri durmamıştır..

Ben, şu birkaç satırla bu büyük hareket adamını anlatma iddiasında değilim; olamam da. Bu kadar az bir zaman içinde, Edirne'den Ardahan'a kadar, ülkenin her yanını, hem de engellemelere rağmen, ilim ve irfanla bezeyen bir ruh ve mânâ insanını anlatmak, değil birkaç paragrafla, mücellitleri bile aşan bir mevzudur.(Ruhumuzun heykelini dikerken adlı eserinden)

Hocaefendi İzmir'de 1970'li yıllarda yaptığı bir sohbetinde bir soru münasebetiyle Süleyman efendiden şöyle bahsetmektedir:. "Benim bildiğim bir şey var, Türkiye'nin en hücra yerlerine, en ücra köylerine, dere dibindeki nahiyelerine, beldelerine, karyelerine kadar bu memleketin karanlık gecesinde bir tek şafağın çakmadığı günlerde, Süleyman efendi merhumun talebeleri gitti, Kur’an Kursu açtı, vatan evladına Kur’an öğrettiler.İmam hatip yoktu, enstitü de yoktu, başka dini müessese de yoktu, İlahiyat da bir tane adam çıkarmıyordu. Müftü oldu, vaiz oldu, imam oldu, Kur’an Kursu muallimi oldu bu işin bir yönüydü, böyle bir sâyi hafife almak bir mü'min için caiz değildir..

Ama sen daha makul, daha sistemli, devrin dönen çarklarına daha muvafık bir hizmet şekli biliyorsan, çık Allah rızası için hizmet et, seni de ileride gelecek nesiller hizmetinle alkışlasın, dualarıyla yad etsinler. Fakat hizmet etmiş, görünüşü itibarıyla büyük işler yapmış kimselerin tan ve teşniini açık-kapalı ifade ve işmam eder şeylerden içtinap etmek lazım. Hususiyle büyük hayırlara medar olmuş kimseleri yapacağımız şey, sadece hayırla yad etmektir, içimizi aşamıyorsak en azından hayırla yad etmektir. Saniyen, benim hayranı olduğum bir husus var, bunu da belki elli defa nakletmişim.

İnsanlık tarihinde diyorum, Aleyhissalatü vesselamdan sonra, aksiyoner olarak gördüğüm bir-iki şahıs var, bir tanesi de Tuna boylu Süleyman Hilmi efendidir. Başka hususlarını nakletmeyin ama, bir aksiyoner görmek istiyorsanız ona bakacaksınız.

Mehmed Kırkıncı Hocaefendi

"Bu zat daha ne yapsın ki? Almanya’da ve yurtta her vilayette bu kadar Kur’an kursları var. Her çocuğu Kuran’a bağladı. Arapça’yı sevdirdi. Tedrisatı sevdirdi. Bu kadar insanin kalbini Kuran’a bağlamak Hilmi Tunahan’a nasip oldu. Allah ondan razı ol. (Aksiyon dergisi-sayı-37)

Mehmed Kırkıncı Hoca, dersiamlardan Dursun efendi’nin Süleyman efendi hakkındaki bir sözünü de şöyle anlatmaktadır:

“1970’li yıllarda dersiâmlardan ve Mahmud Efendi’nin hocası olan Of’lu Hacı Dursun Efendi, Erzurum’daki Kümbet Medresemizi ziyaret etmişti. Her yönüyle büyük bir alim olan Dursun Efendi’ye herkesi sordum ve o da anlattı. Mesele Silistre’li Süleyman Efendi’ye gelince aynen şu cümleleri söyledi: “Süleyman Efendi de dersiâmdır; ancak o Allah’ın hususi bir inayet ve ihsanına mazhardır ve akranlarından farklı bir simadır. Başından beri onun böyle olduğunu hissediyorduk.”(Ahmed Akgündüz.age.)

EMEKLİ PİLOT ALBAY KEMAL SEZGİN BEY ÜSTAZINI ANLATIYOR (6)

25 YIL PİLOTLUK YAPTIM. ÇOK TEHLİKELİ ANIMDA O’NDAN İSTİMDÂD ETTİM. ALLAH’IN LÜTFÜYLE İŞTE BUGÜN YAŞIYORUM.
Efendi Hazretleri hakkında hatıralarım pek çok. Bir tanesini anlatayım: Dedem Fevzi Bey emekli binbaşı idi. Bende bir zamanlar onun yanında kalıyordum. Dedem çok sade bir hayat yaşarlardı. Hatta bir odası vardı. Orada devamlı ibadet,zikir ve fikirle meşgul olurdu. Odasında bazı kere kilim veya halının üzerinde yatardı. Odası öyle pek mutazam değildi. Bir gün Efendi hazretleri yine dedemin evine teşrif ettiler. Bizde ordaydık. Efendi hazretleri: “Oh maşallah! Odan ne kadar güzel, süslü!” diye dedeme iltifatta bulundular. Biz şaşırdık, oda okadar güzel ve süslü değildi. Neden böyle dedi diye sözündeki inceliği anlayamamıştık. Efendi hazretleri gittikten sonra dedeme sorduk: dedem dedi ki: “Evladım Efendi hazretleri odanın zahiri görüntüsünden bahsetmedi. O, içerisinde zikir ve ibadet yapıldığı için manen süslü olduğunu gördü de onun için böyle buyurdu.” Öyledir. İbadet yapılan yerler manen çok güzeldir ve çok süslüdür. Ama onu kalp gözü açık olanlar görür ve bilir.

Bir gün yine dedem bana şöyle bir hatırasını anlattı: Efendi hazretleri İstanbul’un çeşitli camilerinde ve bu meyanda Üsküdar’da vaaz ediyordu. Üsküdar’da Aziz Mahmud-u Hudai (K.S.) o camide vaaz vermişler. Vaazdan sonra cemaat çıkıp gider ve bir o imamla birde dedem kalır. Dedem o imam ve Efendi hazretleri Aziz Mahmud-u Hudai’yi ziyarete gitmişler. Efendi Hazretleri türbenin bir tarafında bir müddet murakabede kaldıktan sonra dedemle imamda arkada bekliyorlarmış. Dedem diyor ki: “Efendi hazretleri uzun müddet murakabede kaldıktan sonra bize döndü ve imama şöyle dedi. Aziz Mahmud-u Hüdai hazretleri buyuruyor ki: Sen zaman zaman imamlığı başkalarına bırakıyorsun? Biz onu buraya seçtik de getirdik. İmamlığı başkalarına bırakmasın! Bir mazeret dolayısıyla namazı başkasına bırakırsa o namazın parasını namazı kıldırana vermesi lazım. Veya helalleşmesi gerekir.Aksi halde kıldırmadığı namazlardan dolayı alacağı para ona haram olur. Haram para yiyen imamı da biz buraya bırakmayız. Biz onu seçtik de getirdik. Söyle de dikkat etsin..! Bunları duyan imam efendi hüngür hüngür ağlamaya başlıyor ve Efendi hazretlerinin ellerine, ayaklarına kapanıyor. Böyle daha bir çok hatıraları vardır.

Yine başka bir hatıra şöyle: Bunu ben bizzat kendi gözlerimle görmedim ama, Efendi hazretlerine çok yakın bir büyüğümüzden işittim. Efendi hazretleri irtihal buyurdukları zaman defin ruhsatı için bir doktor çağırıyorlar. Doktor Müslümanlıkla pek yakın ilgisi olan birisi de değil.

Doktor geliyor. Efendi hazretlerinin üzerindeki çarşafı kaldırıp göğsünü açıp bakıyor. Doktor Efendi hazretlerinin üzerini açar açmaz bir de ne görsün! Efendi hazretlerinin bütün vücudu nur saçıyor. Bunu gören doktor, bir acayip oluyor ve kendisini tutamıyor. Orada Efendi hazretlerinin ayaklarına kapanmış ve şöyle demiş: “Seni sağlığında tanıyamamışım! Sen evliyaların evliyasısın!...İşte defin ruhsatı vermek için ona bakmaya gelen bir doktorun onun büyüklüğünü görünce ağlamaktan ve onun ayaklarına kapanmaktan kendini alamamıştır.

Zaten Efendi hazretleri pek keramet göstermek istemezlerdi. Şöyle buyururlardı: “Evlatlarım! En büyük keramet, ümmeti Muhammedin kalbine iman,nur ve feyizaşılamaktır.” Onun için daima keramet göstermekten kaçınırlardı. Onun en büyük gayreti dine hizmet ümmeti Muhammedi düşmüş olduğu bataklıktan kurtarmak ve onlara iman ve ahlak vermekti. Hayatı boyunca bunun mücadelesini vermişti. Korkmadan yılmadan bütün varlığını bu yolda harcamıştır. İşte onun en büyük kerameti dine olan hizmetidir. Bundan daha büyük keramet düşünemiyorum.Bugün eserleri meydandadır. Dünyanın her yerinde onun eserlerine rastlamak mümkündür.

Efendi hazretlerinin hizmet verdiği devirler çok korkunç ve tehlikeli devirlerdi. Hiç kimse bu işe cesaret gösteremedi. Herkes korkudan ne yapacağını şaşırdı. Bir çoklarının kaçacak delik aradıkları o korkunç devirde Efendi hazretleri hiç durmadan, korkmadan ve yılmadan hayatı boyunca Din-i Celil-i İslam’ı okuttu, öğretti ve din alimi yetiştirdi. Nasıl anlatayım. Yetişen nesiller tamamen cahil ve din duygusundan mahrum olarak yetişiyorlardı. Ben vazifeli olarak bir çok yerlere gittim. İngiltere ve Amerika’ya gittim. Oralarda Hıristiyanların dinlerine ne şekilde bağlı olduklarını gördüm. Bizden giden müslümanlar oralarda çok zayıf kalıyordu. Hatta bizim Türklerden birisi Amerika’ya gidip orda bir hıristiyan kızıyla evlenmiş ve kızı kendi dini ile alenen ibadet yapıyordu. Fakat müslüman olan erkek bir şey bilmediği için ne yapacağını şaşırmıştı.Kendisiyle alay etmişlerdi. Öyle ya, Hıristiyansan kiliseye gidersin, müslümansan camiye.... Sen hiç birisine gitmiyorsun, o halde nesin? Diye.. Adam çok utanmış ve bizden ilmihal kitapları istemişti. “ Aman ne olur bana namaz kılacak kadar bir şeyler öğrenebilmem için bazı dini kitaplar gönder” diye yalvarmıştı.

İşte Efendi hazretleri müslümanların dini bakımdan bu kadar zayıf olduğu devirde dini ihya etmeye çalışmıştır. Cenaze namazı kıldıracak hoca kalmamıştı. Böyle bir devirde hem de ne zahmetler çekerek dine hizmet etti. Hatta Efendi hazretleri üç gün kadar dedemle de nezarete alındılar. Bunun gibi daha bir çok sıkıntı ve zahmetlere katlanmış fakat hiçbir zaman yılmamıştır. Ölünceye kadar bu vazifeyi devam ettirmiştir.

Hatta dedem anlatırdı. O zamanlar Efendi hazretleri çeşitli yerlerde sohbetler yapardı. İsmet İnönü’nün kardeşi Ahmet beyde Efendi hazretlerinin sohbetine gelirlermiş. Bütün sohbetlerinde Efendi hazretleri polis nezaretinde tutulurmuş, yani polis onu devamlı takip edermiş.

Ben Efendi hazretlerini ara sıra ziyarete giderdim. Bana haber gönderdi ki; “Beni fazla ziyaret etmesin, belki kendisine (yani bana)bir zarar gelir diye.” Bu kadar sıkı takip ediliyordu. Bu şartlar altında hizmet verdi ki, her zaman ölüm, hapis ve ceza tehdidi altındaydı. Sağlığında çok güç şartlar altında hizmet ediyorlardı, ama hamdolsun şimdi onun talebeleri çok daha rahat, onun yolunu devam ettiriyorlar.

Efendi hazretlerinin batını hallerinden biz ancak anlayabildiğimiz kadar bahsederiz. Onu tam olarak anlamamız ve anlatmamız mümkün değildir. Ben üç dört tane imtihan kazanmıştım. Ve mutlaka Amerika’ya gitmem gerekiyordu. Fakat bütün çalışmalarımıza rağmen bir türlü buna muvaffak olamadık. Bir yandan mutlaka Amerika’ya gitmem gerekirken, diğer yandan bir türlü tayin emrim çıkmıyordu.

Kendi kendime üzülüyor ve düşünüp duruyordum. Bir defasında da şöyle düşündüm: “Ah efendi hazretleri sağ olsaydı da kendilerine sorsaydım. Amerika’ya gidebilecek miyim, gidemeyecek miyim?” Ki, ben bu durumla karşılaştığım zaman Efendi hazretleri irtihal etmişler ve irtihallerinden sonra bir sene geçmişti. Ben böyle düşünürken, hemen o akşam rüyamda kendisini gördüm. Rüyada bana aynen şöyle dedi. “Merak etme evladım, yakında gideceksin” Aradan üç-dört gün geçti ve hemen bizim tayin emrimiz çıktı.Böylece biz Amerika’ya gittik. Daha böyle nice hatıralar...

Küçükken rahmetli annem bana şöyle derdi: “Oğlum sıkıştığın zaman Abdülkadir Geylani Hazretlerinden ve Efendi hazretlerinden yardım iste” Zaten Efendi hazretleri Nakşi olduğu kadar da kadiri kolundan tasarruf sahibiydi.

Ben de 25 sene pilotluk yaptım. Tabii havada uçuyorsun. Hava bozuk oluyor, nice tehlikelerle karşılaşırsın. Öyle an olur ki, Allah ile başbaşa kalırsın. Başka kimse bulamazsın. İşte ben çok tehlikeli anlarda bile, efendi hazretlerinin çok büyük yardımlarını gördüm. Ve hamdolsun hiçbir şey olmadan yirmi beş sene bu vazifeyi yaptım. Hayatım boyunca onun yardımlarını gördüm.O nun büyüklüğünü nasıl anlatayım...

Çocukları görünce onları çok severdi. Onları okşayıp gönüllerini alırdı. Bizleri görünce çok sevinirlerdi. Bunlar bugün bu kelimelerle anlatılmaz...
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 1143
Sevap : 3410
Kayıt tarihi : 07/06/10
Yaş : 33
Nerden : -

https://amin.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz