bu gün allah için ne yaptın
selamün aleyküm arkadaşlar sitemize hoş geldiniz.

üye olmak ücretsizdir..

üye olmak istemezseniz ZİYARETCİ DEFTERİ ne görüşlerinizi belirtiniz


Join the forum, it's quick and easy

bu gün allah için ne yaptın
selamün aleyküm arkadaşlar sitemize hoş geldiniz.

üye olmak ücretsizdir..

üye olmak istemezseniz ZİYARETCİ DEFTERİ ne görüşlerinizi belirtiniz
bu gün allah için ne yaptın
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Saat
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» ENES SU ARITMA SİSTEMLERİ FARKIMIZ……...KALİTEMİZ……...
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Icon_participatePerş. Mayıs 05, 2011 8:50 am tarafından Admin

» AGLAYAN BIR COGRAFYA....
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 11:00 pm tarafından Admin

» YALAN ve DOĞRU
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:59 pm tarafından Admin

» ŞEFAATÇI OL YA RESULALLAH
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:59 pm tarafından Admin

» GÖNÜL
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:59 pm tarafından Admin

» bremen bilali habesi camii
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:58 pm tarafından Admin

» GÜL-Ü MUHAMMEDİ
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:58 pm tarafından Admin

» HAZRETİ MUHAMMEDİN HAYATI (s.a.v)
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:58 pm tarafından Admin

» RAMAZAN MANİLERİ
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:57 pm tarafından Admin

En iyi yollayıcılar
Admin
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Vote_lcapEBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Voting_barEBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Vote_rcap 
admin2
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Vote_lcapEBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Voting_barEBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Vote_rcap 
LorDFikreT
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Vote_lcapEBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Voting_barEBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Vote_rcap 
Sessiz
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Vote_lcapEBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Voting_barEBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Vote_rcap 
Aq0n
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Vote_lcapEBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Voting_barEBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Vote_rcap 
bLuE
EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Vote_lcapEBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Voting_barEBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Vote_rcap 

NAMAZ VAKTİ,

EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ

Aşağa gitmek

EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ Empty EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ

Mesaj tarafından admin2 Salı Haz. 15, 2010 10:56 am

EBÛ ABDULLAH-I TURUĞBÂDÎ


Evliyânın büyüklerinden. Onuncu yüzyılda İran'ın Tûs şehrinde yetişti. İsmi, Muhammed bin Muhammed bin Hüseyin veya Hasan'dır. Künyesi Ebû Abdullah'tır. Tûs'un Turuğbad köyünden olduğu için Turuğbâdî nisbesiyle şöhret bulmuştur. Doğum târihi belli değildir. 961 (H.350) senesinde Tûs'da vefât etti.

Zamânında bulunan âlim ve velîlerin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulunan Ebû Abdullah-ı Turuğbadî ilimde derece sâhibi oldu. Tasavvufa karşı büyük alâka duydu. Onun tasavvuf yoluna bağlanması şöyle olmuştur: Ebû Abdullah'ın yaşadığı Tûs şehrinde büyük bir kıtlık oldu. Bu sırada insanlar açlıktan ot, çöp yiyorlardı. Bir gün evine geldi. Anbarında iki ölçek buğday olduğunu gördü. İnsanlara merhametinin çokluğundan içine bir ateş düştü ve kendi kendine; "Ey Ebû Abdullah! Müslümanlara şefkat ve merhametin bu mudur? Onlar açlıktan kırılıp geçerken, sen anbarında buğday saklıyorsun. Yazıklar olsun sana!.." dedi. Bu durum kendisine çok tesir etti, üzüntüsünden aklı başından gitti. Evinden ayrılıp, sahralara düştü. Uzun zaman açlık çekerek riyâzetlere başladı. Nefsinin kötü arzularından kurtulmak için çok mücâhede etti. Sonunda kendisini düşünecek hâli kalmadı. Sâdece Rabbini zikrediyor ve O'nun kullarına merhamet ve şefkat gösteriyordu. Bu hâl üzere devâm ederken, İslâm âlimlerinin ve evliyânın büyüklerinden Ebû Osman Hîrî hazretlerinin hizmetinde bulunmaya başladı. Onun sohbet meclislerinde yetişip tasavvuf yolunda ilerledi. Başka velîlerle de görüşüp sohbetlerinde bulunan Ebû Abdullah-ı Turuğbadî, Ebû Osman Hîrî hazretlerinin önde gelen talebelerinden oldu. Zâhirî ilimlerde yükseldiği gibi, tasavvufî hakîkatlarda da üstün mârifetlere kavuştu. Nefsinin isteklerine karşı çıkıp, riyâzetler çekerek üstün haller ve kerâmetler sâhibi bir velî oldu.

Hocası Ebû Osman Hîrî hazretleri, Ebû Abdullah-ı Turuğbâdî'ye insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmak ve talebe yetiştirmek husûsunda vazîfe verdi. O da insanlara İslâm dîninin emir ve yasaklarını anlatarak onların dünyâ ve âhirette saâdet ve kurtuluşa kavuşmaları için çalıştı. Birçok talebe yetiştirdi. Hallâc-ı Mensûr hazretleriyle görüşüp sohbet etti. Bir gün talebeleriyle birlikte yolculuğa çıkmıştı. Yolda yemek yemek için bir yere oturdular. O sırada Keşmîr'de bulunan Hallâc-ı Mensûr da yola çıkmıştı. Aralarında çok uzun bir mesâfe vardı. Bir aralık talebelerine; "Şimdi bir genç yola çıktı. Şu şu vasıflardadır. Derhal onu karşılayınız! O, yüksek bir velî ve anlaşılmaz bir hâl sâhibidir." dedi. Talebeleri gidip onu karşıladılar. Bir müddet sonra Hallâc-ı Mensûr, yanında iki köpeği olduğu halde Ebû Abdullah'ın yanına geldi. Yemeğini bırakıp ayağa kalktı. Yerine Hallâc-ı Mensûr'u oturttu. Ona çok izzet ve ikrâm etti. Talebeler bu işe şaşıp kalmışlardı. Hallâc-ı Mensûr'un elbiseleri, üstü başı dağınık idi. O, ayrılıp gittikten sonra talebelerine, "Siz, onun dışına bakmayınız! O nefsi ile mücâhede hâlinde bir gençtir ve bütün kötü arzulardan kurtulmuştur. Velîlik âleminin pâdişâhı olmaya namzettir. Bu devlet kuşu, onun başına konacaktır." buyurdu.

Bir gün kendisine; "Allah yolunda bulunup, O'nun rızâsını kazanmak isteyen talebenin vasfı nasıldır?" diye sorulduğunda; "Talebe, bu yolda meşakkat ve sıkıntı içindedir. Fakat karşılaştığı zorluklar, kendisine neşe ve huzur vermektedir. Hakîkî talebe böyle olur!" cevâbını verdi.

Kendisine; "Sofî ve zâhid kime denir?" diye suâl edilince de;

"Sofî, her an Rabbi ile berâber olandır. Zâhid ise, daha o makâma kavuşamayıp, nefsi ile uğraşan, onun kötü isteklerinden kurtulmaya çalışandır." dedi.

Ebû Abdullah-ı Turuğbâdî zühd sâhibi olup, dünyâya ve onun içindekilere meyletmezdi.

Takvâ ve verâda kemâl derecesindeydi. Haramlardan ve şüphelilerden şiddetle kaçınır, her sözünün ve her işinin Allahü teâlânın rızâsına uygun olmasına çalışırdı ve buyururdu ki:

"Gençliğini, Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına uymayarak geçiren kimseyi, Allahü teâlâ da ihtiyarladığında zelîl eder."

"Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için, O'nun beğendiği şeylerden başkasını vesîle yapmayan kimselere müjdeler olsun! Çünkü O'na kavuşmak için, O'nun râzı olduğu şeylerden başka bir vesile yoktur."

İnsanlara karşı çok şefkat ve merhamet sâhibiydi. Onlara hizmet etmeyi kendine şiâr edinmişti ve hizmette insanlar arasında fark gözetmezdi. Buyurdu ki:

"İnsanlara hizmet ederken, aralarında fark gözetmekten sakının! Çünkü, kendisine hizmet etmek için fark gözetilecek olanlar, geçip gitmişlerdir. Şimdi öyle birisini bulmak çok zordur. Murâdına kavuşmak istiyorsan ve maksadının da elinden kaçıp gitmemesini diliyorsan, herkese hizmet et!"

"Bir kimse, ömrünün tamâmından sâdece bir gününü, fütüvvet sâhibi olan Allah dostlarından birine hizmet etmekle geçirirse, bu hizmetinin bereketine ve feyzine kavuşur. Bütün ömrünü, böyle kimselere hizmet ederek geçiren kimsenin hâli nasıl olur? Varın bir mukâyese edin!"

Kendisi tevâzu sâhibi olup, kibirlenenleri sevmezdi. Bu hususta buyurdu ki:

"Kibir, yâni büyüklenmek, çok defâ zenginlerde bulunur. Tevâzu yâni alçak gönüllülük ise, fakirlerin ahlâkındandır."

Müminlere gelen dert ve belâların Allahü teâlânın onlara ihsânı olduğunu bildirerek buyurdu ki:

"Allahü teâlâ, kendisinin bilinip tanınmasına yarayan mârifetlerden bir mikdârını her kuluna vermiştir. Ayrıca her kuluna ihsân etmiş olduğu mârifetin karşılığı kadar da, dert ve sıkıntı vermektedir. Nîmet olarak bahşedilen bu mârifet, sıkıntılara tahammül etmesinde ona yardımcı olur."

İlim sâhibi olduğu için Allahü teâlâdan çok korkardı. Bu hususta;

"İlim, insana Allah korkusunu kazandırır. İlim sâhibi olan kimsenin başkalarından korkusu gidip, kalbinde yalnız Allah sevgisinden hâsıl olan bağlılık duygusunun artması ile huzur ve sükûna kavuşur. Bu haller ise, herkesin ilimdeki derecesine göredir." buyurdu.

Bir sohbetinde buyurdu ki:

"Resûlullah efendimiz, sallallahü aleyhi ve sellem her zaman Allahü teâlâdan ümmetini istemiş, onlar için Allah'a yalvarıp yakardığı kadar, kimse için yalvarmamıştır. Çünkü O, âlemlere rahmet olarak gönderilmişti. Ümmetine şefkat ve merhameti çoktu. Ümmetinden birinin günah işleyerek, Allahü teâlânın gazâbına uğrayabileceğini düşünerek çok üzülürdü. Nitekim cenâb-ı Hak, Tevbe sûresi yüz yirmi sekizinci âyetinde meâlen; "Size, içinizden öyle bir peygamber geldi ki, zahmet çekmeniz O'nu incitir ve üzer. Size çok düşkündür, müminlere çok merhametlidir. Onlara hep hayır diler." buyurmaktadır."

Ömrünü İslâm dîninin emir ve yasaklarını öğrenmek, öğretmek, Allahü teâlânın rızâsına uygun olarak yaşamak için sarfeden ve birçok kerâmetleri görülen Ebû Adullah-ı Turuğbadî 961 (H.350) senesinde Tûs'da vefât etti. Orada defnedildi.

1) Tezkiret-ül-Evliyâ; c.2, s.832
2) Nefehâtü'l-Üns; s.307 (Fârisî247)
3) Tabakâtü's-Sûfiyye; s.489
4) Tabakâtü'l-Kübrâ; c.1, s.146
5) Tabakâtü'l-Evliyâ; s.242
6) Tabakât-ı Ensârî; s.469
7) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.4, s.15


Ana Sayfa
admin2
admin2

Mesaj Sayısı : 367
Sevap : 1097
Kayıt tarihi : 08/06/10
Yaş : 39
Nerden : İstanbul

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz