bu gün allah için ne yaptın
selamün aleyküm arkadaşlar sitemize hoş geldiniz.

üye olmak ücretsizdir..

üye olmak istemezseniz ZİYARETCİ DEFTERİ ne görüşlerinizi belirtiniz


Join the forum, it's quick and easy

bu gün allah için ne yaptın
selamün aleyküm arkadaşlar sitemize hoş geldiniz.

üye olmak ücretsizdir..

üye olmak istemezseniz ZİYARETCİ DEFTERİ ne görüşlerinizi belirtiniz
bu gün allah için ne yaptın
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Similar topics
    Saat
    Arama
     
     

    Sonuç :
     


    Rechercher çıkıntı araştırma

    En son konular
    » ENES SU ARITMA SİSTEMLERİ FARKIMIZ……...KALİTEMİZ……...
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Icon_participatePerş. Mayıs 05, 2011 8:50 am tarafından Admin

    » AGLAYAN BIR COGRAFYA....
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 11:00 pm tarafından Admin

    » YALAN ve DOĞRU
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:59 pm tarafından Admin

    » ŞEFAATÇI OL YA RESULALLAH
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:59 pm tarafından Admin

    » GÖNÜL
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:59 pm tarafından Admin

    » bremen bilali habesi camii
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:58 pm tarafından Admin

    » GÜL-Ü MUHAMMEDİ
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:58 pm tarafından Admin

    » HAZRETİ MUHAMMEDİN HAYATI (s.a.v)
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:58 pm tarafından Admin

    » RAMAZAN MANİLERİ
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Icon_participateC.tesi Tem. 24, 2010 10:57 pm tarafından Admin

    En iyi yollayıcılar
    Admin
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Vote_lcapABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Voting_barABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Vote_rcap 
    admin2
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Vote_lcapABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Voting_barABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Vote_rcap 
    LorDFikreT
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Vote_lcapABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Voting_barABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Vote_rcap 
    Sessiz
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Vote_lcapABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Voting_barABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Vote_rcap 
    Aq0n
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Vote_lcapABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Voting_barABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Vote_rcap 
    bLuE
    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Vote_lcapABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Voting_barABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Vote_rcap 

    NAMAZ VAKTİ,

    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ

    Aşağa gitmek

    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ Empty ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ

    Mesaj tarafından Admin Salı Haz. 15, 2010 9:33 am

    ABDÜLVÂHİD-İ LÂHORÎ

    Hindistan'daki evliyânın büyüklerinden. İsmi Abdülvâhid'dir. Lahor şehrinden olduğu için Lâhorî nisbet edildi. Doğum ve vefât târihleri bilinmemektedir. Evliyânın gözbebeği İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin talebelerinin önde gelenlerindendir.

    Abdülvâhid-i Lâhorî önceleri İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hocası Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin talebesi idi. Bâkî-billah hazretleri onun terbiye ve yetişmesini İmâm-ı Rabbânî hazretlerine havâle ettiler. Abdülvâhid Lâhorî bundan sonra İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbetlerinde yetişip olgunlaştı.

    Çok ibâdet ederdi. Bir gün, ibâdetten aldığı zevk ve neşe sebebiyle ders arkadaşı Muhammed Hâşim-i Kişmî'ye; "Cennet'te namaz var mıdır?" diye sordu. "Yoktur. Çünkü orası, dünyâda yapılan amellerin karşılıklarının verildiği yer olup, amel yeri değildir." cevâbını alınca bir âh çekti, ağladı ve; "Yazıklar olsun namaz kılmayana. Allahü teâlâya kul olup da namaz kılmadan nasıl yaşanır?.." dedi.

    Abdülvâhid-i Lâhorî bir gün hocası İmâm-ı Rabbânî hazretlerine bir mektup gönderdi. Mektubunda; "Arasıra secdede öyle hâller oluyor ki, başımı secdeden kaldırmak istemiyorum." diye yazmıştı.

    Abdülvâhid-i Lâhorî hocası İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hikmetli söz ve hâllerini öğrenmeye can atar, öğrendiklerini naklederdi. Kendisi anlatır:

    Hocam İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin, Lahor'a teşrif ettiği günler idi. Huzurlarına sebze satıcılığı yapan yaşlı bir kimse gelip, ziyaret etti. Hocam o ihtiyâra, çok iltifâtta bulunup yakınlık gösterdi. Bunu gören bizler hayretler içinde kaldık. Hocamın sevdiklerinden biri, yalnız oldukları bir gün; "Efendim! Hâli belli olmayan o ihtiyâra bu kadar tevâzu göstermenizin hikmeti neydi?" diye sormuş. Hocam da; "O kimse ebdâl ismi verilen evliyâdandı." buyurmuşlar.

    Abdülvâhid-i Lâhorî, hocası İmâm-ı Rabbânî hazretleriyle zaman zaman mektuplaşırlardı. Hocasının kendisine yazdığı mektuplardaki nasîhatlerinden bâzıları şöyledir:

    "Allahü teâlâya hamd olsun!O'nun sevgili Peygamberine bizden duâlar ve selâmlar olsun. Bir kul, ibâdet ederken, bu ibâdette bulunan her güzelliği ve iyiliği Allahü teâlâdan bilmelidir! Çünkü, O'nun güzel terbiye etmesinden ve ihsânındandır. İbâdette kusur ve aşağılık bulunursa, bunların hepsi kuldan gelmektedir. Kulun özünde bulunan kötülükten hâsıl olmaktadır. Hiçbir kusuru, aşağılığı Hak teâlâdan bilmemelidir. O makamda, yalnız iyilik, güzellik ve kemâl vardır. Bunun gibi bu âlemde bulunan her güzellik ve üstünlük Allahü teâlâdandır. Her kötülük ve aşağılık da, mahlûklardandır. Çünkü, mahlûkların aslı, özü ademdir. Adem de, her kötülüğün ve aşağılığın başlangıcıdır. (Adem yokluk demektir.)

    "Sübhânallahi ve bi-hamdihi" güzel kelimesi, bu iki şeyi açıkça bildirmektedir. Hak teâlânın tenzîhini ve takdîsini, yâni O'na yakışmayan aşağılıklardan ve kötülüklerden uzak olduğunu çok güzel bildirmektedir.

    Bu güzel kelime, şükür yapmayı, hamd etmekle bildirmektedir. Çünkü hamd, her şükrün başıdır. Hak teâlânın güzel sıfatlarına, işleri ile bütün nîmetlerine ve büyük ihsânlarına hamd kelimesi ile şükretmektedir. Bunun içindir ki, hadîs-i şerîfte; "Bir kimse, bu güzel kelimeyi gündüz veya gece, yüz kerre söylerse, o gün veya o gece, hiç kimse onun kadar sevâb kazanamaz. Ancak onun gibi söyleyen kazanır." buyruldu. Başkalarının ibâdeti, onunla nasıl bir olabilir ki, o kimse, bu güzel kelimenin son parçası ile, bütün iyiliklerin ve ibâdetlerin şükrünü yapmış olmaktadır. Bu güzel kelimenin baş tarafı ise, ayrıca Hak teâlâyı kötülüklerden ve aşağılıklardan tenzîh ve takdîs etmektedir. O hâlde, bu güzel kelimeyi her gün ve her gece yüz kerre okumalıyız! İnsanları iyi işleri yapmaya ancak Allahü teâlâ kavuşturur. (1. cild, 307. mektup)

    İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Abdülvâhid-i Lâhorî'ye yazdığı başka bir mektuptaki nasîhatleri de şöyledir:

    Kıymetli kardeşimin mektûbu geldi. Kalbin selâmeti için yazdıklarınız anlaşıldı. Evet, kalbin selâmeti, onun mâsivâyı unutmasına bağlıdır. Öyle ki, zorla hatırlatmak isteseler hatırlayamamalıdır. Allahü teâlâdan başka her şeye, yâni mahlûkların hepsine "Mâsivâ" denir. Bu hâle "Fenâ-i kalb" denir. Bu yolun birinci basamağı, bu fenâya kavuşmaktır. Bu fenâ, vilâyet derecelerine kavuşulacağının müjdecisidir. Talebeler, yaradılışlarındaki uygunluklara göre, çeşitli derecelere yükselirler. Çok yükselmek istemeli, bunun için çok çalışmalıdır. Çocuklar gibi, yolda önüne çıkan kozalaklara, cam parçalarına bağlanıp kalmamalıdır. Hadîs-i şerîfte; "Allahü teâlâ, yüksek şeylere kavuşmak isteyenleri sever." buyruldu. Dünyâ işleri ile çok uğraşmakta, dünyâ işlerine gönül bağlamak korkusu vardır. Kalbin selâmete kavuşmasına da sakın aldanmayınız! Yine geri dönebilir.

    Dünyâ işleri ile elden geldiği kadar az uğraşınız ki, dünyâya gönül bağlamak tehlikesine düşmeyesiniz! Dünyâya düşkün olmak felâketinden Allahü teâlâya sığınırız. Dünyâya gönül bağlamayan fakir bir çöpçü, gönlünü dünyâya kaptıran koltukdaki zenginden kat kat daha kıymetlidir. Birkaç günlük hayatta dünyâya gönül vermemek, hiçbir şeye düşkün olmamak için çok uğraşınız! Dünyâya düşkün olmaktan ve dünyâya düşkün olanlardan, aslandan kaçmaktan daha çok kaçmalıdır. (1. cild, 116. mektup)

    ONDAN ÖZÜR DİLE!..

    Abdülvâhid-i Lâhorî ibâdet zevki ile ilgili bir hâtırasını şöyle anlatır:

    Ticâret için Buhârâ'ya gitmiştim. Oranın câmilerinden birinde yatsı namazından sonra nâfile namazla meşgûl oldum. Câmi hizmetlilerinden birisi bana; "Kendi evine git, nâfile namazları evinde kıl. Kapıyı kapayacağım." dedi. Fakat söylerken sertçe söylemişti. Bu hizmetçi o gece evliyânın şâhı Şâh-ı Nakşibend Muhammed Behâeddîn-i Buhârî hazretlerini rüyâda görmüş. Benim için; "O derviş, bizim Hindistan'ın beldelerinden bir beldedendir. Onun kıymetini bil, ondan özür dile." buyurmuş. Bunun üzerine geldi, özürler dileyip affedilmesi için ricâ etti.

    1) Berekât-ı Ahmedî; s.388
    2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.15, s.149
    Admin
    Admin
    Admin

    Mesaj Sayısı : 1143
    Sevap : 3410
    Kayıt tarihi : 07/06/10
    Yaş : 33
    Nerden : -

    https://amin.yetkin-forum.com

    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    Sayfa başına dön

    - Similar topics

     
    Bu forumun müsaadesi var:
    Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz